İkinci
sahne
Katip: Bey biraz
delidir. Aldırmayın sözlerine. Çılgınca bir bağlanıştır onunkisi. Delikanlı
çağından beri yanındayım. Doktorlar beni duyamadıkları için onu tımarhaneye
attılar. Benim varlığıma inandıkları içinse
de yıllarca peşini bırakmadılar. Onu ben mahkum ettim kendisine. Dili
sivriydi. Susmayı ben öğrettim desem yeridir. Bu gece duramadı yerinde yine. Duyuyor
musunuz sorgu melekleri onun hakkında konuşuyorlar. Ne sevabı belli garibimin
ne de günahı.
Sorgu meleği 1: Anlam
veremiyorum bu adam manyağın teki. Günah mı dedikleri yoksa sevap mı? Felsefesi
yüzünden yargılanmamak birçok fani kurallarında yazsa da birçoklarının kellesi
uçurulmuştur. Burada haddini bilmeyen sorgulamaya yer yok. Ama bu kul sersemin
teki.
Sorgu meleği2: Biz
sadece nurdan yaratıldık. Bizde sorgulama, cinsiyet, yeme içme gibi şeyler yok.
Yukarıdan emir ne geldiyse onu yaparız. Bu ademoğlu kafayı sıyırmış olmalı.
Tanrı istediği için secde etmiştik birimiz hariç! Bunlar ise sersemdiler. Yasak
olmasına rağmen zehirli meyveyi yediler ve kibirliyle aynı yolu seçtiler. Bizim
cüzi irademiz yok. Onlar gibi günah işleyemeyiz. Hele şu kula bakın neler demiş
‘’ Tanrı şeytanla anlaşmaya vardı‘’ bu muhasebenin içinden çık çıkabilirsen.
Sorgu meleği 1:
Tanrı’ya sor bakalım cezası neymiş. Seni bekliyor olmalı.
Azrail: Evet
gitmelisin. Git de öğren bakalım cezası neymiş. Ben de anlam veremiyorum bu
adama. İnsanoğlu beni bekler. Beni görünce de ilk olarak şaşkınlık belirir
gözlerinde. Hemen ardından kimisinde bir tebessüm, kimisininse yarım kalmış
işleri için ah çeken gözyaşları. Geleceğimi bile bile son anlarına kadar hayal
kurarlar. Halbuki hayatları hayallerinden önce biter. İnadına ep yek atmak
gibidir. Tek doğarlar tek de göçerler. İşte bu kısa sürede tek başına olmaktan
korkanlar, yalnızlık kılıfı giydirirler kar yağmış geleceğine. Bu kulla ise
karşılaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Ama zamanını ne ben biliyorum ne de o.
Hayata tek başına tutunmuş. Aynalardan kaçan bir insan. Evet, evet yüzü nasıl
bir hal alacak sabırsızlıkla bekliyorum.
İsrafil: Ben de
merak ediyorum yalan yok! Ben nefesimi sihirli bir tılsımla birleştirene kadar kabir
de neler yaşayacak merak ediyorum. Güya yalan söylemiyormuş. Bir kelime tüccarı
hele de inancını yitirmiş ve katibiyle konuşan zavallı. Her işte usta olmak
için en iyisini bilmek gerekir. Düşünüyor. Hangi kelimeleri ne amaçla
üretildiğini, neden onlara anlam yüklendiğini onlardan nasıl yeni kelimeler
türetildiğini düşünüyor. En iyisi olmak için. Kaybetmekten başka kaybedeceği
bir şeyi yok imiş. Bir lafı vardı onun neydi.
Azrail: Mecbur
olduğum için mutlu değilim, mutlu olduğum için bu hayata mecburum.
İsrafil: Ne karın
ağrısıysa.
Azrail: Benim
gitmem gerekiyor.
İsrafil:
Görüşürüz kolay gelsin.
Azrail: Kolaysa başına gelsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder