Düşünün;

Hayatta bizim önümüze bir bardak koyup ya yarısı dolu dediler ya da yarısı boş diye öğrettiler ama kimse boş bir bardağın doldurulacağını öğretmedi... Bu bir haylaz tarifidir (...) burada süslü laflar boyalı insanlar maskeli yüzler yok !!! Hayatta gerçek diye bildiğimiz şeyler bize öğretilen davranışlar mı yoksa birilerinin biçtiği karaktere söylenen yalanlar mı !? Acaba gerçek diye bir şey var mı !?

8.27.2012

kelime tüccarı-2


BİRİNCİ PERDE
Birinci sahne
Bey(önünde kitaplar gömülmüş bir haldedir):  Kitaplar ah kitaplar. İçinde binlerce insanın fikirlerini ezberlediğim, bir gün onlardan ayrılıp ben olmak, onların yolunu değil düşünme biçimini öğrenmek toplumdan kopmak değil topluma renk katmak için bir ömür harcayacağım kitaplar...
Katip(sahneye girer): Yine kitaplara gömülmüşsünüz beyim.
Bey(elindeki kalemi masaya fırlatır ve düşünceli bir halde katibe döner): Katip inancını yitirmiş bir insana ne diyebilirsin ki?
Katip(yanına oturur): Beyim inancını yitirmiş bir insan kulluktan çıkmıştır. İnsan inandığı sürece insandır.
Bey: Katip, peki inanmak nedir? İnanç ne içindir?
Katip: Bunu sizden başkası bilemez beyim. Siz inançlı birisiniz.
Bey(ayağa kalkar ve sahnenin önüne yürür): Evet doğru söylüyorsun! İnancın olmadığına inanan bir kul. İnandıramaz artık kimse bana (katibe döner) inancın olduğuna. Kâtip bugün kelimeler ihanet etti. Çalakalem bir tabloydu hayat insan suretleriyle süslediğimiz. Zaman denilen musibet dolmayacak belli. Ne dersin bu gece de yalız mıyız? Tanrı biraz daha delil toplasa gerek. Ben suçumu kabul ediyorum günahkârım! Demek ki orada bürokrasi farklı işliyor.
Katip: Azrail bu gecede gelmeyecek efendim. Odanızda ki anlıları boşuna topladınız.
Bey: Anılar! Hala birkaç kırıntı kalmış yastığımın altında. Onları niye temizlemedin?
Katip: Onları sizden başkası silemez beyim. Benim dahi gücüm yetmez.
Bey: Odamdaki anılar; odam mı dağınık yoksa kafam mı?(masasına geri döner, kitap alır okumaya başlar)
Katip: Vicdanınız rahat mı? Yine uyuyamıyorsunuz?
Bey: Vicdan hmmm vicdan dediğiniz şey hayatı kabullenmek için uydurulmuş yalan muhasebesidir. Gözlerini kapattığında kulaklarının duymaması için, teninin sıcaklığını hissettiğinde gözlerine ışık süzmesi girmesin diye uydurulmuş bir masaldır. Gerçekten kaçmaktır.(Masadan kalkar heyecanlı bir şekilde devam eder) Yıllar önceydi yalan söylemeyi bıraktım biliyorsun. Kelime tüccarlığım sırasında bütün yalanlarımı satmıştım. Bir tek sen kaldın anılarımdan geriye. Peki sen? Sen de mi yalan söylüyorsun bana, diğerleri gibi?
Katip: Hayır beyim asla! Şüphe mi ediyorsun? Şüpheniz varsa şu anda bıçağı kalbime saplayınız!
Bey: Tamam çocuğum tamam. Vasiyetimdir aklında tut. Bedenim bir gün benden habersiz ölürse bileklerime neşteri vur.
Katip: Peki beyim. Peki siz, bana yalan söylediniz mi hiç?
Bey: Bu nasıl soru! Bu nasıl soru!
Katip: O zaman söyleyin beyim, inanç nedir?
Bey: Var olmayan bir şey için varmış gibi davranmak!
Katip: Peki Tanrı’ya inanmıyor musunuz?
Bey: Tanrı ne zaman yoktu ki hayatımızda? Ben var olmayan bir şey için dedim!
Katip: Peki beyim.
Bey: Dinle çocuk! Biz hiçbir şeyi yoktan var edemeyiz. Olmayan şeyleri düşleriz. Bunlara hayal deriz. Hayalin peşinden koşmaya başlarız. Hayal bir süre sonra tutkuya dönüşür içimizde. Tutku gözümüzü daha da kör eder. Hiçbir şeyi görmek istemeyiz. Artık içimizdeki hırs bizi kamçılamaktan çok, daha fazla kan akıtmak ister bedenimizde. Mazoşist bir lanetli, olmayacak bir şey yok olmaya mahkûmdur senle birlikte. Mutlu olmak için mecbur olmazsın, kaybettiklerin için mutlu olmaya mecbursundur. Ve hırsların yalanın ardından seni öyle bir kamçılar ki acıyı dahi hissedemezsin. Ölüm kokmaya başlar odan. Düşlerin çürümüş bir ceset gibidir. Anlayamazsın etrafında dönen olayları. Şelaleden düşmeden önce son bir umut ağaca tutunmak için yaşadıklarına anlam vermeye çalışırsın. Nasıl kabullenmek istersen öyle manalar atfedersin yükleme. Ve inanmaya başlarsın. Mamafih Azrail kapını çalmadan bedenini çoktan öldürmüşsündür. Son saniye kadar hayattan zevk almak için yok olan bir şeye, gerçekmişçesine taparsın. Ve bedenin senden habersiz ölür. Ve de ademoğulları utanmadan aşkı da içine katar.
Katip: Hatırlıyor gibiyim hikayeyi beyim. Uzun zamandır anlatmıyordunuz.
Beyim: Beni aldatan kadını sevmedim ben aslında seni sevdim. Başka bir gece katip yorgunum bugün.
(bey yere uzanır uyur katip de onu izler)
(birinci sahne sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder