Düşünün;

Hayatta bizim önümüze bir bardak koyup ya yarısı dolu dediler ya da yarısı boş diye öğrettiler ama kimse boş bir bardağın doldurulacağını öğretmedi... Bu bir haylaz tarifidir (...) burada süslü laflar boyalı insanlar maskeli yüzler yok !!! Hayatta gerçek diye bildiğimiz şeyler bize öğretilen davranışlar mı yoksa birilerinin biçtiği karaktere söylenen yalanlar mı !? Acaba gerçek diye bir şey var mı !?

9.01.2012

kelime tüccarı-6


Beşinci Sahne
(Araf arkadadır sadece silueti görünür)
Bey: Katip neredeyiz?
Katip: Geldik beyim, son durak.
Bey: Araf’ta mıyız?
Katip: Galiba. Daha kıyamet kopmamış.
Bey: Katip olan oldu artık. Sana son bir şiir yazmıştım okuyamadım. Utandım. İzin var mıdır?
Katip: Estağfurullah beyim.
Bey: Artık sen ben yok katip. Galiba bu diyarda bir tek ben varım. Sorgu başladığında dünyada tuttuğun kayıtları aç bakalım. Bildiğimiz güvendiğimiz şeylerin ne kadarı doğruymuş. Tanrı katında yüzümüz ne kadar kızaracak. İşte bunları bilmek istiyorum. Ama önce dünyadaki yoldaşlığın hatırına sana bu şiiri okumalıyım.
Karanlığın nefesinden korkanlar unutmasınlar ki
İçinde besledikleri sevgi gibi duygularla
Kini güçlendirirler
Sözde kurulan yaşamlar
Sözde dile gelen isteklerdir
Bu insanları baki kılan yoldaşlıkları
Bir çıngırak yılanının zehr-i aşkı ile son bulur
Sana seçme şansı vermemişler
Tanrı insanı yarattı insansa Tanrısını
Onlar gibi olma sen çocuk
Ben aynasında kendi düşüklüklerini
Dev sanırlar
Bir şeyden nefret etmek mi istiyorsun
İlk kendinden nefret et
Bu gece bir ateş yakalım senle
Katibin eteğinin gölgesi vursun
Yüz denilen günahkar tüccarının yardakçısına
Eller bütün yalan dolanın ortağıdır
Gözler ise inkar edilemez bekçileri
İlk bunlara dikkat et insanlarda
Hepsini tanıyacaksın
Sabır en büyük yetenektir
Dervişlerinin dergahından geçen bir şarap iç
Mutlak vücuda ilk adım
Seni anlayamazlar
Tek farkın neden diye sormak
Tek farkın âşık olduğun Tanrın
Gördüğün şak şakçı dünya gerçek değilken
Çocuk
Oyun oyna insanlarla
Oynadığın oyunda bir oyun olsun ki
Alttaki cümle yalan olsun
Üsteki doğru
Hiç şans verme insanlara
Taviz dostuna verilir düşmanına değil...
Katip: Ne de güzel anlattınız hayatımızı efendim. Şu cümlelerinizde sanki şu lahzayı anlatıyor.
Bugün ölmeye kara verdim
Hava kapalı bir melankoli iken
Suç ve ahlak iki büyük günahım
Dillenen aynı terane
İmkansız! Kölenin özgürlüğü
Ne varlık ne de yokluk
Ekmeğimizin bir parçası
Yenilgiyi de kabul etmek gerek
Hayatımız tozpembe değil
Ne kadar çabalarsan çabala
Boş rüzgarın yönü değişmiyor
Değiştirilmiyor ne kader ne de şans
Hayat kördüğümden ibaret
Çözdükçe dolanacaksın
Elinde olmayan gerçekler
Karşına ne bir lütuf çıkaracak
Ne de sigara dumanından başka hayal
Elinde tutmaya çalıştıkça kaybolup giden
Ne gerçek ne yalan ne de araftan bir gül
Kalbini zehirleyerek yok olacak
Bile bile isteye isteye
Mazoşist bir lanetli
Gülünç utanç verici bir özür
İşte tam bu zaman ölmeye karar verdim
Tanrı kutsallığını kaybedince
Ne doğa ne Zeus ne de göçmen çingene
Büyülü hayat sahnemiz
Elveda külkedisi saat on iki...
Bey: Evet öldük sonunda katip artık inzivaya çekilebilirsin. Bundan sonra tek başıma ilerlemeliyim.
Katip: Buyruk sizden beyim. Esen kalın. Bana ihtiyacınız olursa nerede bulacağınızı biliyorsunuz.
(katip sahneden çıkar)
Bey: Evet bir tiyatro sahnesinin önünde.